2 Temmuz 2018 Pazartesi

Günübirlik Konya

Bayramın ikinci günü bizim ekiple günübirlik Konya'ya gittik. 

Önce ekipten biraz  bahsetmek isterim. İlkokul boyunca aynı sınıfta olan, iki senedir de sınıfları iki iki ayrılsalar da arkadaşlıkları devam eden dört oğlan çocuğunun ebeveynleriyiz. Çocuklar iyi anlaşınca, okul dışında da görüşmeler başladı. Görüşmeler sıklaştı, sonra bir baktık biz anne babalar çocuklardan daha çok görüşüyoruz :)) Tatil planları bile yapmaya başlamışız. Mesela hep beraber ilk tatilimiz Kıbrıs'tı. 2016 yılının Ağustos ayında yaptığımız bu tatilinin tadı hala damağımızda. Sonrasında fırsat buldukça hafta sonları veya günübirlik seyahatlerimiz oldu. Eskişehir, Sinop gibi güzel anılar biriktirdiğimiz geziler yaptık. Geçen sene de çocukları İzmir'e bir hafta sürecek Uzay Kampın'a bıraktıktan sonra, Kuşadası'nda yazlığı olan ailenin evinde bir hafta anne ve babalar olarak güzel bir tatil yapmıştık. 

Böyle bir grup olunca çocuklar birlikte güzel vakit geçiriyor, biz de ayrı keyif alıyoruz. Bu sene de bayram tatilini fırsat bilip günübirlik Konya'ya gittik. Bu sefer bir aile eksikti ama :( 




Üç anne, üç baba, üç çocuk ve iki anneanne ile Ankara'dan hızlı trenle bir buçuk saatte Konya'ya vardık. Trenden inince taksiyle Hz. Mevlana Türbesi gittik. Sabah Ankara'da günlük güneşlik bir hava vardı. Konya'da ise hava kapalıydı ve yağmur başlamak üzereydi. Nitekim biz Hz. Mevlana Türbesi ve türbeyi gezerken yağmur yavaştan başmıştı.



















Hz. Mevlana Türbesi

Günümüzde müze olan Mevlana Dergahı eskiden Selçuklu Saray'ın Gül Bahçesiymiş. Sultan Alaeddin Keykubad tarafından Mevlana'nın babası Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled'e hediye edilmiş.

Sultanü'l-Ulema 1231 yılında öldüğünde türbedeki bugünkü yerine defnedilmiş. Sultanü'l-Ulema'nın sevenleri mezarın üzerine bir türbe yaptırmak istemişler. Ancak Mevlana 'Gök kubbeden daha iyi bir türbe mi olur' diyerek bu isteği geri çevirmiş.

Ancak 1273 yılında Mevlana ölünce oğlu Sultan Veled türbe yaptırmak istenlerin bu isteğini kabul etmiş ve 'Kubbe-i Hadra' yani Yeşil Kubbe türbesi yapılmış.Türbe kalın sütun üzerine 130.000 Selçukî dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettin'e yaptırılmıştır. İnşaatı 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam etmiştir.


Mevlevî Dergâhı ve Türbe 1926 yılında "Konya Âsâr-ı Âtîka Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başlamıştır.1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirilmiştir.




Hz. Mevlana'yı ziyaret ettikten sonra çıkış kapısından çıktığımızda yağmur artık iyice yağmaya başlamıştı. Karnımız da açıkmıştı. Eeee Konya'ya gelmişiz Etli Ekmek yemeden olmaz. Buraların en ünlüsü Bolu Lokantasıymış. Ama bayram olduğu için kapalıydı. Biz de ikinci ve en yakın seçenek olana Mevlevi Sofrası'na gittik. 

Konya'nın yöresel yemeklerden tatmak istedik. Önce yarımşar porsiyon Bamya Çorbası ile başladık. İlk defa içtiğim bir çorbaydı, beğendin mi derseniz ı ıhhh pek benim damak zevkime hitap eden bir tat değildi. Bir daha yer miyim bilmiyorum. Ama ondan sonra gelen Etli Ekmek, Tirit ve Tandır  çok lezzetliydi.









Etli Ekmek bildiğimiz kıymalı pideye benzesede aslında birbirinden farklı lezzetler. Kıymalı pide adı üstünde kıymadan, içine soğan, domates, biber ve baharatlarla harmanlanıp, hamur üzerinde odun fırınında pişer. Etli Ekmek ise kıymadan değil bıçak arası kıyma denilen yani makinaya girmeden bıçakla çok ince ince kıyılmış etten yapılıyormuş. Hamuru da oldukça ince açılıyormuş. 

Tandır da yumuşacık eti ile güzeldi ama benim favorim Tirit'i. 
















Tandır ekmeğinin pişen kuzu etinin suyuyla ıslatılması, üzerine yoğurt, sumakla yoğrulmuş soğan, domates ve biberle kavrulmuş etiyle efsane bir lezzetti diyebilirim.















Çok güzel şeyler yemiştik. Ama hala yağmur yağıyordu. Hatta şiddetini de arttırmıştı. Çaylarla beraber tatlıda yiyelim dedik. Osmanlı mutfağını özel tatlılarından biri olan safran ve zerdeçalla yapılan Zerde ve şerbetli hamur tatlısı Sac Arası sipariş ettik. Tatlılardan favorim ise Sac Arası oldu.



Yediğimiz yemeklerden çok memnun kaldık. Ama yağmur hala yağdığı için bir müddet daha oturduğumuz yerde beklemek zorunda kaldık.



Yağmur hafifleyince Mevlevi Sofrasından çıktık ve Mevlana Caddesi üzerinden Alaaddin Tepesi'ne doğru yürümeye başladık. Yol boyunca ve neredeyse şehrin her yeri yemyeşil ve çiçeklerle bezeliydi. Çok temiz ve bakımlı bir şehir :)




Konya dümdüz bir şehir, tek yüksek tepesi Alaaddin Tepesi. Alaaddin Tepesini de gördükten sonra yağmurdan dolayı etrafı gezme şansımız olmayınca taksilere binip Meram'a gittik.


Meram bölgesi eskiden bağ bahçeymiş. Şimdi ise müstakil evlerin bulunduğu bir yer. 

Burada da oturulacak bir çok kafe var, biz de birine girip oturduk. Kahvelerimizi içtik. Tercihimizi Osmanlı kahvesinden yana oldu :) Dönüş saati gelene kadar burada vakit geçirdik. 

Tren saatine yakın gara döndük. Gün boyu yağan yağmur biz gara gelince durdu ve yerini günlük güneşlik bir havaya bıraktı. Bizdeki de şans doğrusu :)) Bir geldiğimizde bir de giderken güneş gördük Konya'da. Olsun yine de güzel bir gün geçirmiştik :) 

Bakalım bundan sonra bu gurupla neler bekliyor bizi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Başka neler var neler:))

Related Posts with Thumbnails