29 Kasım 2010 Pazartesi

Keçe İsim Duvar Süsü (HANDE)

Yılbaşı işlerinin arasına bir sipariş daha:)



Arkadaşım, 9 yaşındaki kuzenine doğum günü hediyesi olarak istedi. Kendisi çok beğendi, umarım kuzenide beğenir.

25 Kasım 2010 Perşembe

Yeni Yıl Vazoları

Ayy dayanamayacağım, bu günde bunları yayınlayacağım:)


Bayramda evdeydim,
yaptım da yaptım demiştim ya, işte yaptıklarımdan bir kısmı da bu küçük yeni yıl vazoları.



Küçük diyorum ama boyları 13 cm., üzerindeki emekse tahmin edersiniz ki büyük. Hele bazı resimlerin kesimleri beni epey zorladı. Ama azmettim, yılmadım.



Burada 3 kırmızı, 3 beyaz ve 3 yeşil olmak üzere toplam 9 tane var. Birer rengi artık annemin İstanbuldaki evini süsleyecek. Geri kalanı ise
burada




Yaparken de, fotoğraflarken de çok sevdim ben bu vazoları. O yüzdendir bu kadar çok foto olması.



Eğer ilginen olursa, bana
smn974@gmail.com adresinden ulaşabilirler:)

24 Kasım 2010 Çarşamba

Yeni Yıla Yeni Kutular

Aslında dün yeni yıl işlerinden yaptığım kutuları paylaşacaktım. Ama sağ olsun Okicim gündemi kaptı:))

Dün akşam ve bu sabah melekti melek. Sabah hiç bir kriz yaşamadan evden çıktık, öğretmenine çiçek almak istedi. Çiçeğimizi aldık, gittik okula. Öpüşüp koklaşıp ayrıldık. Bakalım akşam ki modu nasıl olacak küçük beyin:))

Gelelim yeni yıl temalı kutulara. Biri larcivert, biri yeşil, biri büyük, biri küçük ama ikisi de hamur kabartmalı...





Bu arada tüm öğretmenlerin ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN:))

23 Kasım 2010 Salı

Ne yapacağımı bilmiyorum.

Dört yaşındaki bir çocuk sabah kalkıp evden çıkana kadar geçen 45 dakika içinde (bir saat değil) anne ve babasının tüm enerjisini alır mı? Alıyor valla, hem de öyle bir alıyor ki.

Sabah kalktım, yatağının başında uyanmasını bekledim. Kendiliğinden uyansında huysuz olmasın diye. Uyandı. Öpüp kokladım, ensesi sıcacık ve mis gibi (ekşi ekşi ama ben bayılıyorum o kokuya). ‘Günaydın’ dedim, ‘Canım benim, bi tanem’ dedim. ‘Çabucak bişey seyretmek istiyorum ‘dedi. Gözlerini açar açmaz aklına ilk gelen şey televizyon. Oysaki sabahları televizyonun açılması yasak. Ancak akşam yemekten sonra yatana kadar, yani 1 saat televizyon izleme izni var. Her sabah bunu hatırlatmamız gerekiyor o ayrı. ‘Şimdi kalk, ben hazırlanana kadar biraz oyuncaklarınla oyna’ ikna süresi 10 dakika. Neyse ikna olup, kalkıp legoların başına gidiyor. Sabah kriz sebeplerinden biri atlatıldı.

Oooo saat 8,30 olmuş hemen hazırlanıp çıkmamız lazım. Yoksa o kahvaltıya, ben işe geç kalacağız (haftanın en az 3 günü olduğu gibi). ‘Hadi’ diyorum ‘babayla ne giyeceğini seçin’. Ben de hazırlanmak için gidiyorum odama. Ama daha 5 dakika geçmeden, ağlayan bir çocuk ve sakin olmaya çalışan bir babanın sesleri geliyor içeriden. Evet günün en büyük krizlerinden biri yaşanıyor. Anlamıyorum daha dört yaşındasın nasıl olur da okula giderken giyeceğin pantalon, eşofman veya t-shirt bu kadar seçilemez ve büyük bir problem haline gelir.

Daha bitmedi. Kapıdan çıkmalıyız artık. Ama yok, neymiş efendim tatlı bir şey istiyormuş canı. Uzamasın olay diye bir tane lokum veriyorum. Ağzına atar atmaz yerde tepinmesi bir oluyor. Ağlayarak bir şeyler diyor, anlamıyorum. Sakin sakin ne istediğini ve ağlamadan söylemesini istiyorum. Bir tane yetmezmiş, tatlı bir şeyler istiyormuş. Açıklamaya çalışıyorum, ‘okulda kahvaltı edeceksin, reçel yersin, şimdi daha fazla bir şey yersen iştahın kapanır, hem aç karnına tatlı yersen karnın ağrır’ diye. Yok, artık kopma noktası, ağlama krizi son safhada. Aklına dün akşam gördüğü şekerleri takmış küçük bey, ondan istiyor. İkna çabaları boşuna. Sinir krizinin eşiğinde bir anne, kafasını duvarlara vurmaya hazır bir baba. Sonuç büyük bir hata, ağlayan çocuğa istediği verilir.

Arabada giderken (biraz sinirli, hadi epey bi sinirli) neden böyle şey yaşadığımızı, her sabah neden ağlayarak ve bağır cağır evde çıktığımızı soruyorum. Arkadan ses yok. Eline aldığı dört şekerden bir tanesini yiyor. Okula geldiğimizde ‘anneee, bu şekerleri akşam yiyeceğim’ diyor. Elinde tuttuğu üç şekeri bana veriyor, bir yere koymam için. Okulun kapısındaki manzara, gözü yaşlı iki tip birbirlerine sarılıyor. Öpüyor, sarılıyor, ayrılamıyor. Kapıdan dönüp bir daha sarılıyor ‘Anne, seni çok özleyeceğim.’ diyor. ‘Tamam, ben de seni, hadi çok geç kaldım işe’, ‘tamam, ama çok hızlı gitme, şekerlerim düşmesin’...

Sabah yaşananların bedeli 40 dakika işe geç kalmak ve hala sakinleşmeye çalışmak.
İşte sabahları boyundan büyük krizleri yaşatan küçük şey.



Ohhh, herhalde şimdiye kadar bu kadar uzun bir post yazmamıştım. Ne yapayım biraz sakinleşmeye ve içimi dökmeye ihtiyacım vardı. İyi de geldi. Ama hala nerede hata yaptığımı bilmiyorum. Çocuk yetiştirmek, büyütmek ne zor. Özellikle de sinirlerine hakim olarak bunu yapmaya çalışmak.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Altın Kesesi veya Yastığı

Yılbaşı işlerinden önce, daha evvel yaptığım ama ancak paylaşabildiğim altın kesesi var bu gün.


Çünkü 2 ay önce evlenen arkadaşlarımıza ancak gidebildik hayırlı olsuna. Kalabalık bir arkadaş grubu olunca hep birimizin işi çıktı, bir türlü ortak günümüzü ayarlayamadık. Bayramı fırsat bilip sonunda toplaşıp gittik en nihayetinde.



Bu lavanta kesesini de onlar için yapmıştım. Altını iliştirip veririm, hem de bir anısı olur diye.



Üzerindeki CK harfleri davetiyelerinin üzerinde vardı. Arkadaşım mor sever, güneş ve yıldız da. Yani tam kişiye özel bir lavanta kesesi oldu:)) Diğer kızlarda keseyi beğenip altınlarını iliştirdiler. Böylece önemli bir de görev üstlenmiş oldu.

21 Kasım 2010 Pazar

Bayramın Özeti

Bu bayram evden pek çıkmadım desen yeridir. Evde olmayı seviyorum. Sabah 9 akşam 18 mesai, zaten evde ancak 18:45 de olabiliyoruz. Yemekti, ıvırdı, kıvırdı derken evde geçirdiğim vakti anlamıyorum doğrusu.



Bu bayram o yüzden güzeldi. Annem bizdeydi. Öyle gidilecek, ziyaret edilecek pek bir akraba da yok. Bir gün ablamlar geldi, bir gün topluca arkadaşlarla görüştük, bu gün de babaanne-dede, işte o kadar.



Evde olmak güzeldi. Hele de yapmak istediğim çoğu şeyi yapmak çok daha güzeldi benim için.

Ne mi yaptım? Yılbaşı için bir sürü şey boyadım, dekupaj yaptım, peçete transferi yaptım, hamur kabartma yaptım:))) Yaptım da yaptım:))





Hepsi sırayla yakında bloğumda ve PASAJda.

16 Kasım 2010 Salı

Mutlu Bayramlar

Herkese mutlu ve huzurlu bayramlar ve güzel bir tatil dilerim:))



Ben bu bayram mutluyum:)) Çünkü annem geldi:)))





Bu bayram aylar önce yaptığım, sır verniklemeyi düşündüğüm ama bi türlü cesaret edemediğim tabağımı da kullanmaya karar verdim. Tabii içindeki drajeleri, çikolata kaplı lokumları ve fındıklı çikolataları Okiden nasıl saklayacağım. Lakin bayılıyor. Ama bayramda yenmeyecekte ne zaman yenecek di mi ama:))


12 Kasım 2010 Cuma

Denedim, Ama Olmadı:((

Ekose denemem hüsranla sonuçlandı. Beceremedim:((

Sevgili Ece Aymer'in Biz Bize programında gösterdiği gibi ekose yapmaya çalıştım. Ama beceremedim. Sanırım program sırasında da yarım kalmıştı. Ya da ben kaçırdım:(



Kırmızı renge boyadığım zeminin üstüne bantlar geçtikten sonra açık kalan yerleri yeşile boyadım. Sonra dedim ki bir de ince beyaz çizgiler olsun.



Ahhh işte orada olay koptu. Yine bantladım. Açıkta kalan yerlere beyaz boyayı sürdüm. Bantları çıkardığımda hep taşmalar olmuştu. Halbuki o kadar da dikkatli boyamıştım. İnat ettim düzelteceğim diye, daha da beter ettim.


Nerdeyse kutuyu fırlatıp atacaktım. Sonra aklıma keçeden ince şeritler kesip yapıştırmak geldi. Tek tek kestiğim şeritleri dekupaj tutkalı kullanarak kutunun üzerine yapıştırdım. Kutunun kapak kısmına da yine keçe üzerine yapıştırdığım yeni yıl temalı resimleri yerleştirdim.


Sonunda ortaya böyle bir kutu çıktı:)

11 Kasım 2010 Perşembe

Keçe İsim Duvar Süsü (ELA)

Sipariş üzerine yaptığım keçe isim duvar süsü:)


Artık İzmit'te Ela'nın odasını süsleyecek:)

 
İlk örneğini burada yapmıştım.



Ailesine ve kendisine buradan mutluluklar diliyorum:))

10 Kasım 2010 Çarşamba

8 Kasım 2010 Pazartesi

Kardan Adamlar Kutu 01

Kutu kutu kutu...
Taktım mı takarım, çeşit çeşit kutu yaparım:)))



Kasım ayındayız, yeni yıl yaklaşıyor. Havalardan hiç belli olmasa da kış geliyor. Eee o zaman mevsime uygun bir şeyler yapmak lazım:))



Açık maviye boyadığım kutuya önce süngerle (beyaz renk) doku uyguladım.
Kardan adamları tek tek hamurla boyutlandırdım.


Kenarlarına kalpleri ve yine kabartma yıldızları dekupaj tutkalı ile yapıştırdım.


Kutunun içine de kalın keçe koydum:))


5 Kasım 2010 Cuma

Güllü Kutular (yine:))

Yine mi güllü yine mi kutu demeyin nolurrrr. Seviyorum gülleri ben ne yapayım:))


Demiştim zaten bol bol kutu yaptım diye. İşte bunlar da onlardan ikisi.

Biraz romantik olsun, biraz vintage olsun istedim. Olmuş mu bilemedim:)


Peçete transferi yaptığım kutuların üstüne hamur kabartma dekupaj uyguladım bu sefer.

3- 5 kutu daha var. Değişik tekniklerle yaptığım. Hele bir tanesine ekose deniyorum. Bakalım olacak mı?

2 Kasım 2010 Salı

Keçe Üstü Peçete Transferi:)))

Hani dün demiştim yaa, bir deneme daha yaptım diye işte bu da 2. denemem.
Keçe üstü peçete transferi:))



Şimdi bunla ilgili kafamda bir sürü yapacak şey var. Umarım zaman bulup yaparım. Yapmak istediğim o kadar çok şey var ki. Bıraksalar bütün gün uğraşırım:))







1 Kasım 2010 Pazartesi

Denedim, Oldu:))))

Bir deneme yaptım, oldu:)))


Bu sıralar kutulara taktım. Bundan sonra bolca kutu kutu pense postlar geliyor benden haberiniz olsun:)))



Yılbaşı yaklaşırken yeni yıl teması olmazsa olmaz. Boyadığım kutuya bu kez bir demene yaptım ve keçe kullandım. Nasıl mı?



Sevgili Ece Aymer'in hamur kabartma tekniği ile yaptıklarını çok beğeniyorum. Nacizane ben de yapmaya çalışıyorum. Yapmasıda çok zevkli. Ama ben bu sefer hamur yerine keçe kullandım.


Beyaz sert ama ince keçeye dekupaj tutkalı ile fotokopileri yapıştırdım. Üzerine 2 kat daha tutkaldan sürdüm.


Kuruduktan sonra kenarlarından kestim.


Kestiğim parçaları üst üste yine dekupaj tutkalı kullanarak yapıştırdım ve kutunun üstüne yerleştirdim.



İşte böyle bir şey çıktı ortaya:))) İkinci bir deneme daha yaptım. O da yarına:))))

Başka neler var neler:))

Related Posts with Thumbnails