29 Eylül 2014 Pazartesi

Hobi köşem:)

Kendimi bildim bileli hep bir şeylerle uğraşmayı sevmişimdir. Maymun iştahlıyımdır. Her şeyi yapmak isterim. Yapamadığım zaman sinir basar, yapana kadar uğraşır, becerebilirsem devam eder, sıkılırsam bir daha elime almam.

Ortaokul yıllarında gitar çalmaya heveslenmiştim mesela. Kursa bile gittim, ama yok sarmadı, kulak yok bende ona karar verdim, bıraktım. Bir daha elime almadım. Kulak yok sanıyordum ama ucundan azcık işe yarar bir kulak varmış ki 3 sene (ortaokul 1-2 ve lise 1) okulun halk oyunları ekibinde bir çok yörenin oyununu oynadım.

Ama asıl zevk aldığım çizmekti. Derslerde hep bir şeyler çizerdim. Matematikle, fizikle, kimyayla hiç aram yoktu. İyi ki de yokmuş, azmettim, çalıştım ve üniversitede istediğim okulun, istediğim fakültesine, hem de en çok istediğim bölümüne girdim. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik bölümünü bitirdim. Üniversite hayatım boyunca da seçmeli dersler de hep farklı bölümlerden dersler aldım. Çünkü her şeyi denemek, öğrenmek istiyordum. Heykelden modelaj dersi alıp büst yaptım, seramikten aldığım dersle seramik yapmanın ne kadar zevkli olduğu gördüm. Resim bölümünden ders alıp gravür, serigrafi gibi çeşitli baskı tekniklerini öğrendim. 

Hal böyle olunca, okuldan mezun olsanız da, istediğiniz işi yapsanız da devamlı başka şeyler yapmak istiyorsunuz. İyi kötü elinizde yatkınsa bir çok hobiniz oluyor. Ama bu hobiler için bir oda şart:)) yoksa evin her köşesi size hobi alanı. Salonun baş köşesinde ahşaplar, boyalar, koltuk üzerinde kesilmiş keçeler, yerlerde ipler... 

Tabii gönül isterdi ki şöyle kocaman bir oda olsa, büyük bir çalışma masası, bir sürü malzemeyle dolu dolaplar falan:) Ama olsun, benim de evin bir odasında küçük de olsa işimi gören bir hobi köşem oldu sonunda.

Bu oda evin joker odası. Yeri gelir yatılı misafir ağırlar, yeri gelir çamaşır-ütü odası olur. Yeri gelir çocuklar için oyun odası olur. Artık hobilerimden dolayı hobi odası da oldu:)) 

Nisan ayında aldım elime boyayı fırçayı, bi güzel boyadım odayı. Bir masa, 2-3 raf oldu da bitti. Şimdi istediğim zaman 'odama' çekilip istersem boya yapıyorum, istersem dikiş dikiyorum:))) Oradayken benden mutlusu yok:)))


Duvar gün geçtikçe doluyor, yaptıklarımı asıyorum. En sevdiğim de arkadaşım Umut'un çizdiği 'Frida' :))



Raflar dolu, toz almak için ideal yani:))




Vee bu oda da yaptığım bazı çalışmalar ve ayrıntılar:))





 










Keşke bütün günümü burada geçirebilsem, aklımdakileri sakin sakin yapabilsem. Çoğu zaman yorgunluktan odanın kapasından bile giremesem de, yinede orada bana ait bir çalışma köşesi olduğunu bilmek güzel:))) 

10 Eylül 2014 Çarşamba

Hâlâ aklımızda kalan iki mekan - Rengigül ve Asude Ada Cafe

Bozcaada'ya gidip de Rengigül'de kahvaltı edilmez mi hiç? 

Bu kapıdan girdiğiniz anda bambaşka bir dünyanın içinde buluyorsunuz kendinizi. Derdi tasayı unutup, üstüne bir de mükellef bir kahvaltı ediyorsunuz:) Hele bir de benim gibi melekleri seviyorsanız, içeri girer girmez mest oluyorsunuz:)



Öyle güzel bir yer ki burası, her yeri her köşesi ayrı bir güzel. Dolu dolu dolu, her yer dolu:) 

Burası 1876 yılında inşa edilmiş bir rum konağıymış. 1977 yılında şimdiki sahibi Özcan Hanım burayı satın almış. Önceleri ev olarak kullanılmış. 1997 yılından beri de Rengigül Konukevi olarak hizmet vermeye başlamış.


Burası güzelliği ve huzuru dışında, kahvaltısı ile nam salmış. O reyhanlı domates, tazecik otlu börek, omlet, salça, limon rendeli lor peyniri, hele de o çeşit çeşit reçelleri karpuz, kavun, iğde çiçeği, gül, akasya, böğürtlen, gelincik, mandalina, incir, domates, biber, dut... Boş kalmayan çay bardakları... Yani ye, ye kalk biraz dolaş, etraftaki güzellikleri seyret, Özcan Hanımla, çalışanlarla ve diğer konuklarla sohbet et, otur tekrar ye, yee














Sanırım 3-4 saatimizi burada geçirdik, hiç ayrılmak istemedik. Bir daha ne zaman tekrar gideriz bilmem ama Özcan hanımı ve o kahvaltıyı hiç unutamayacağız kesin:))




Bir de sahil tarafında dolaşırken gördüğümüz Asude Ada var ki, burada da vakit geçirmek çok keyifliydi. Bu sene açılmış burası. Sahibi Asude ve annesi gibi şirin ve tatlı bir kafe. 



Yürürken bir anda "aa ne güzel bir yermiş burası" diye dikkatimizi çekti önce, sonra oturduk birer çay içtik. Kesmedi tabi ertesi gün yine gittik. Bu sefer bir şeyler yedik. 



Acıkmış olmalıyız ki hemen sildik süpürdük. Çok da lezzetliydi yediklerimiz.




İşe bu güzel mekanın sahibi Asude Hanım:) Yolu hep açık olsun:))





Başka neler var neler:))

Related Posts with Thumbnails