2 Kasım 2018 Cuma

Kumaş Mantarlar :)

Bir günde iki post şaşılacak şey doğrusu :) Hızımı almışken bir de yine kumaştan yaptığım mantarları paylaşayım istedim.

Yine elimizde bulunan kumaşları kullanıyoruz. Ne güzel ki bolca kırmızılı kumaşım var, tam da mantarlara uygun:)



Mantarın sap kısmı için açık renk bir kumaş kullandım. Önce fotoğrafta görüldüğü şekilde bir parça kestim. Uzun kenarı ve üstte kalacak kısa kısımını diktim.



Diktikten sonra içini boncuk elyaf ile doldurdum.



Bir parça kırmızı, bir parçada beyaz desenli olan kumaştan aynı boy iki tane yuvarlak parça kestim. Keserken sülfile makası kullandım, çünkü dikişi dıştan yapacaktım. İki parçayı 1-2 milim içten dikip, içini yine boncuk elyaf ile doldurup kapattım.



Şimdi elimde mantarın şapka kısmı ve sap kısmı olmak üzere içi elyaf dolu iki parça var. Bunları da birbirine fotoğrafta görüldüğü gibi birleştirdim. Son olarak ayakta rahat durabilmesi için şişe mantarından kestiğim mantar parçasını sıcak silikon yardımıyla yapıştırdım.




Ve küçük, sevimli, dekoratif mantarlarım oldu:)





Kumaş Bal Kabakları :)

Merhaba, ekim bitmiş kasım gelmiş. Bal kabağı mevsimi geçmeden kumaştan kabaklar yapalım mı? Bizimkisi Halloween kabağı değil bildiğin sonbahar kabağı ama :))

Kabakların renkleri illa turuncu olacak diye bir şey yok. Sonuçta evde olan kumaşlardan en uygunları bunlardı, ben de bunları kullandım. Ama turuncu tonda olsalardı çok daha şirin olabilirlerdi tabii:))

Olsun biz elimizdeki malzemeleri kullanarak bal kabakları yapalım. Şimdi üstün dikiş bilgimle (!) nasıl yaptığımı anlatmaya çalışacağım.



Önce daire formunu düzgün kesebilmek için kumaşı yuvarlak bir şekilde çiziyoruz (ben tabak kullandım) Çizdiğimiz yerden düzgünce kesip, daire formunda bir kumaş parçası elde ediyoruz.




Kenarlarından yarım santim kadar içeriden fotoğrafta gördüğünüz gibi dikiyoruz. Sanırım yoyo yapımında da bu şekilde oluyor. 


Tüm etrafını teğeller gibi geçip, büzüştürüyoruz. Yani şu aşağıda gördüğünüz fotoğraftaki gibi oluyor.


İçini boncuk elyafla doldurup, kapatıyoruz.



Daha sonra elinizde nasıl bir ip varsa farketmez içini elyafla doldurduğumuz pofidikliğe bal kabağı şeklini veriyoruz. Ben burada kırnap ipi kullandım.


Artık bal kabağımız bir şeye benzemeye başladı. Ama biraz süse ihtiyacı var gibi. Bunu için de keçeden yaprak şekilleri kesiyoruz.



Kestiğimiz yaprakları ve bir dal parçasını bal kabağının üstüne sıcak silikonla yapıştırıyoruz ve bal kabağımız bitmiş oluyor:)))





3 Ekim 2018 Çarşamba

Dreamcatcher Küpe


Merhaba;
Yine uzun bir ara vermişim :( Yazdı, tatildi derken sonbahar geldi. Okullar açıldı, işler güçler devam ederken rutin hayatlarımıza çoktan döndük. Kışın rehavetine girmeden bir DIY projesi ile bloğuma döndüm ben de. Umarım bu sefer daha uzun soluklu olur ve paylaşımlarım devam eder:)

Biz kadınlar aksesuar çok severiz. Küpe, kolye, bilezik gibi çeşitli takılar bir çoğumuzun vazgeçilmezidir. Alırız da alırız, bozulan, kırılan veya artık kullanmadıklarımızı atmaya kıyamayız. Yani ben öyleyim en azından. Mesela halka küpeleri çok severim. Kullanımı çok rahattır. Gece gündüz tercih ederim, spor veya klasik her kombine uyar. Bu yüzden kararan veya rengi attıkça gidip hep yenisi almışım. Evde 4-5 tane aynı boy, aynı tarz halka küpe var. Ama hiç birini karardıkları için kullanmıyorum. Tabii atmıyorum da:) Peki ben ne yaptım...

Bir çift halka küpeyi aldım elime. Üzerine yapıştırıcı sürerek (elimde derbi vardı, uhu gibi uzama yapmadığından çok rahat kullandım) elimdeki iplerden kırmızı olanını dolamaya başladım.







Bu dolama işlemine küpenin her yeri kapanacak şekilde devam ettim. İki küpe için aynı işlemi uyguladım.



Sonra fotoğraflarda da göstermeye çalıştığım gibi ipleri dreamcatcher yapar gibi birbiri içinden geçirdim. 





Ortasına kadar bu şekilde devam ettim. Ortayada metal bir süs sabitledim.




Eee "dreamcatcher" tüysüz olmaz:) alt kısmınıda metal tüyler taktım ve yepyeni bir küpem oldu:)


Bir sonraki yayında görüşmek üzere:)))


31 Temmuz 2018 Salı

Tüy Yapımı

Merhaba :)

Yapımı çok kolay ve zevkli bir tüy yapalım mı? 




Gerekli malzemeler;
Renkli ipler
Makas
Bant
İnce uçlu tarak


Bir parça ipin bir tarafına düğüm attıktan sonra, ipi bantla masaya sabitliyoruz. 





Eşit uzunlukta ipler kesiyoruz. Kestiğimiz bu ipleri sabitlediğimiz ipin üzerine bağlamaya başlıyoruz.




İpleri bağladıkça aralarını sıklaştırıyoruz. Bu işlemi tüy istediğimiz boya gelene kadar devam ediyoruz.





Araya farklı renklerden de ipler bağlarsak daha renkli bir tüyümüz olur :)



Yeteri kadar ip bağladıktan sonra kenarları keserek düzeltiyoruz.




Bir tarak yardımıyla ipleri tarayarak açıyoruz.




Sonuçta renkli, uçuş uçuş bir tüyümüz oluyor :)





2 Temmuz 2018 Pazartesi

Günübirlik Konya

Bayramın ikinci günü bizim ekiple günübirlik Konya'ya gittik. 

Önce ekipten biraz  bahsetmek isterim. İlkokul boyunca aynı sınıfta olan, iki senedir de sınıfları iki iki ayrılsalar da arkadaşlıkları devam eden dört oğlan çocuğunun ebeveynleriyiz. Çocuklar iyi anlaşınca, okul dışında da görüşmeler başladı. Görüşmeler sıklaştı, sonra bir baktık biz anne babalar çocuklardan daha çok görüşüyoruz :)) Tatil planları bile yapmaya başlamışız. Mesela hep beraber ilk tatilimiz Kıbrıs'tı. 2016 yılının Ağustos ayında yaptığımız bu tatilinin tadı hala damağımızda. Sonrasında fırsat buldukça hafta sonları veya günübirlik seyahatlerimiz oldu. Eskişehir, Sinop gibi güzel anılar biriktirdiğimiz geziler yaptık. Geçen sene de çocukları İzmir'e bir hafta sürecek Uzay Kampın'a bıraktıktan sonra, Kuşadası'nda yazlığı olan ailenin evinde bir hafta anne ve babalar olarak güzel bir tatil yapmıştık. 

Böyle bir grup olunca çocuklar birlikte güzel vakit geçiriyor, biz de ayrı keyif alıyoruz. Bu sene de bayram tatilini fırsat bilip günübirlik Konya'ya gittik. Bu sefer bir aile eksikti ama :( 




Üç anne, üç baba, üç çocuk ve iki anneanne ile Ankara'dan hızlı trenle bir buçuk saatte Konya'ya vardık. Trenden inince taksiyle Hz. Mevlana Türbesi gittik. Sabah Ankara'da günlük güneşlik bir hava vardı. Konya'da ise hava kapalıydı ve yağmur başlamak üzereydi. Nitekim biz Hz. Mevlana Türbesi ve türbeyi gezerken yağmur yavaştan başmıştı.



















Hz. Mevlana Türbesi

Günümüzde müze olan Mevlana Dergahı eskiden Selçuklu Saray'ın Gül Bahçesiymiş. Sultan Alaeddin Keykubad tarafından Mevlana'nın babası Sultanü'l-Ulema Bahaeddin Veled'e hediye edilmiş.

Sultanü'l-Ulema 1231 yılında öldüğünde türbedeki bugünkü yerine defnedilmiş. Sultanü'l-Ulema'nın sevenleri mezarın üzerine bir türbe yaptırmak istemişler. Ancak Mevlana 'Gök kubbeden daha iyi bir türbe mi olur' diyerek bu isteği geri çevirmiş.

Ancak 1273 yılında Mevlana ölünce oğlu Sultan Veled türbe yaptırmak istenlerin bu isteğini kabul etmiş ve 'Kubbe-i Hadra' yani Yeşil Kubbe türbesi yapılmış.Türbe kalın sütun üzerine 130.000 Selçukî dirhemine Mimar Tebrizli Bedrettin'e yaptırılmıştır. İnşaatı 19. yüzyılın sonuna kadar yapılan eklemelerle devam etmiştir.


Mevlevî Dergâhı ve Türbe 1926 yılında "Konya Âsâr-ı Âtîka Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başlamıştır.1954 yılında ise müzenin teşhir ve tanzimi yeniden gözden geçirilmiş ve müzenin adı "Mevlâna Müzesi" olarak değiştirilmiştir.




Hz. Mevlana'yı ziyaret ettikten sonra çıkış kapısından çıktığımızda yağmur artık iyice yağmaya başlamıştı. Karnımız da açıkmıştı. Eeee Konya'ya gelmişiz Etli Ekmek yemeden olmaz. Buraların en ünlüsü Bolu Lokantasıymış. Ama bayram olduğu için kapalıydı. Biz de ikinci ve en yakın seçenek olana Mevlevi Sofrası'na gittik. 

Konya'nın yöresel yemeklerden tatmak istedik. Önce yarımşar porsiyon Bamya Çorbası ile başladık. İlk defa içtiğim bir çorbaydı, beğendin mi derseniz ı ıhhh pek benim damak zevkime hitap eden bir tat değildi. Bir daha yer miyim bilmiyorum. Ama ondan sonra gelen Etli Ekmek, Tirit ve Tandır  çok lezzetliydi.









Etli Ekmek bildiğimiz kıymalı pideye benzesede aslında birbirinden farklı lezzetler. Kıymalı pide adı üstünde kıymadan, içine soğan, domates, biber ve baharatlarla harmanlanıp, hamur üzerinde odun fırınında pişer. Etli Ekmek ise kıymadan değil bıçak arası kıyma denilen yani makinaya girmeden bıçakla çok ince ince kıyılmış etten yapılıyormuş. Hamuru da oldukça ince açılıyormuş. 

Tandır da yumuşacık eti ile güzeldi ama benim favorim Tirit'i. 
















Tandır ekmeğinin pişen kuzu etinin suyuyla ıslatılması, üzerine yoğurt, sumakla yoğrulmuş soğan, domates ve biberle kavrulmuş etiyle efsane bir lezzetti diyebilirim.















Çok güzel şeyler yemiştik. Ama hala yağmur yağıyordu. Hatta şiddetini de arttırmıştı. Çaylarla beraber tatlıda yiyelim dedik. Osmanlı mutfağını özel tatlılarından biri olan safran ve zerdeçalla yapılan Zerde ve şerbetli hamur tatlısı Sac Arası sipariş ettik. Tatlılardan favorim ise Sac Arası oldu.



Yediğimiz yemeklerden çok memnun kaldık. Ama yağmur hala yağdığı için bir müddet daha oturduğumuz yerde beklemek zorunda kaldık.



Yağmur hafifleyince Mevlevi Sofrasından çıktık ve Mevlana Caddesi üzerinden Alaaddin Tepesi'ne doğru yürümeye başladık. Yol boyunca ve neredeyse şehrin her yeri yemyeşil ve çiçeklerle bezeliydi. Çok temiz ve bakımlı bir şehir :)




Konya dümdüz bir şehir, tek yüksek tepesi Alaaddin Tepesi. Alaaddin Tepesini de gördükten sonra yağmurdan dolayı etrafı gezme şansımız olmayınca taksilere binip Meram'a gittik.


Meram bölgesi eskiden bağ bahçeymiş. Şimdi ise müstakil evlerin bulunduğu bir yer. 

Burada da oturulacak bir çok kafe var, biz de birine girip oturduk. Kahvelerimizi içtik. Tercihimizi Osmanlı kahvesinden yana oldu :) Dönüş saati gelene kadar burada vakit geçirdik. 

Tren saatine yakın gara döndük. Gün boyu yağan yağmur biz gara gelince durdu ve yerini günlük güneşlik bir havaya bıraktı. Bizdeki de şans doğrusu :)) Bir geldiğimizde bir de giderken güneş gördük Konya'da. Olsun yine de güzel bir gün geçirmiştik :) 

Bakalım bundan sonra bu gurupla neler bekliyor bizi.

18 Haziran 2018 Pazartesi

Balkon Karolarını Nasıl Boyadım?

Merhabaaaaa :)

Öyle Roma seyahatini yazıp kaçacağımı mı sandınız? Biliyorum eskisi kadar bloglar okunmuyor. Ama olsun ben bloğuma bir şeyler yazmaya devam edeceğim (yani şimdilik kararım bu yönde).

O zaman bu yayının konusu "balkon karolarını nasıl boyadım" olsun. Belki de böyle bir planı olan, ama bir türlü cesaret edemeyen vardır. Bu yazıyı okursa, bir faydam dokunur.




Bizim balkon küçük müçük ama bize yetiyor. Bir masa iki sandalye, hadi zorlasan dört sandalye sığdırıp, dört kişi tıkış tıkış oturulabilir. Böyle küçük bir balkonun karolarını boyamak ne kadar zor olabilir ki diye düşündüm ve işe koyuldum.

Seramik, cam gibi parlak yüzeyler için uygun boyaları araştırdım. Bir çok boya ve marka var. Ben her zaman ahşap boyamada da kullandığım Cadence markasının Hybrid Multisurfaces boyasını tercih ettim. Karolar beyaz ve kendinden hafif bir deseni vardı. Zemin için Cadence Hybrid Acrylic Multisurfaces Antik Beyaz (H-004) seçtim.



Önce balkonu güzelce bir temizledim. Sonra ilk katı attım. Boyanın dayanıklılığı açısından ikinci katı atmak için bir gün bekledim. Bu arada boyayı rulo fırça ile uyguladım. 

Bir gün bekledikten sonra yine rulo ile ikinci katı attım. İkinci katın iyice kuruması için de bir gün bekledim. 

Çok önceden https://www.stencilsepeti.com dan aldığım, tam da bu karoların ölçülerine uygun bir stencilim vardı. (Aslında "Gün olur ben balkon karolarını nasıl olsa boyarım" diye almıştım :)) Zemin iki kat boyada iyice kapanmış, her kat sonrası bir gün beklenmiş ve artık stencil uygulamaya hazır hale gelmişti.

Desenler için de Cadence Hybrid Acrylic Multisurfaces Napolyon Mavi (H-042) almıştım. Stencil şablonu dört desenden oluşuyordu ve bu da bir seferde dört karo boyamak demekti :)

Kenarlarından taşma olmasın diye maskeleme bandı ile bantladıktan sonra rulo fırça ile desenleri boyamaya başladım.





Ha haa bu iş kolay olur sanmıştım ama benim gibi sabırsız biri için hiç de öyle olmadı. Hemen biter sandım. Ama öyle çabucak bitmedi. Geceleri de yapmak üzere 2-3 günümü aldı.


Biraz aceleci davrandığım için desenlerde küçük de olsa taşmalar oldu tabi. Pek umursamadım. Çünkü dış mekan olduğu için ne kadar dayanıklı olacaktı bilmiyordum. Sonuçta denemeden de öğrenemezdim.

             


Desen boyaması da bittikten sonra iki kat yine Cadence marka Ultimate Glaze Sır Vernik uyguladım. 

Kullanmaya başladıkça boyalarda çıkmalar olmaya başladı. Sanırım bir kat daha vernik atmalıydım. Ya da daha dayanıklı olması için Cadence Taş Vernik kullanmalıydım.




Yine de balkonun yeni hali eskisine göre çok daha iyi oldu. Üzerinden bir kış geçsin bakalım, eğer çok kötü duruma gelirse seneye yine boyarım diye düşünüyorum. Şimdilik bu hali idare eder bizi :))

Biraz zahmetli olsa da bu zemin fayans boyama işinden oldukça keyif aldım. Umarım yapacak olanlar için az da olsa fikir ve cesaret vermiş olurum. 











Başka neler var neler:))

Related Posts with Thumbnails