Ve ilk yayın ROMA seyahati olsun istedim. Çünkü ben bu şehre hayran kaldım:)) O zaman tekrar MERHABA dileyim ve yayınların devamını dileyerek başlayalım bakalım.
Annem ve lise arkadaşları Roma'ya gitme kararı almışlar. Annem sağ olsun 'Hadi seni de götüreyim' deyice iki kez düşünmedim ve hemen 'Tamam, gelirim :)))' dedim. Ablam da (Beliz) 'Aa ben de gelirim' deyince ana ve kızları yapacağımız ilk yurt dışı seyahati için günleri saymaya başladık.
Onların yeşil pasaportu olduğu için sadece bavullarını hazırlamaları yeterliydi. Ama beni sıkıcı işler bekliyordu. Pasaportumun süresi bittiği için öncelikle pasaportumu uzatmam gerekiyordu. Neyse o faslı anlatmayacağım, ama düşündüğüm kadar zor olmadı. Başvuruyu yaptıktan sonra 3 gün içerisinde elimdeydi pasaportum:) Ama vize işlemleri için bir dolu belge hazırlamam gerekiyordu. Şu anda çalışmadığım için eşimden dolayı 'Sponsorlu Vize' başvurusu yapmam gerektiğini öğrendim. Hal böyle olunca eşimin çalıştığı yerle ilgili bir sürü belgeyi temin etmesi gerekti. Neyse uzun lafın kısası belgeleri tamamladıktan sonra vize başvurusu yaptık. Başvuru sırasında parmak izi alınıyor, tüm istenen belgeler teslim ediliyor. Sonrasında elçilik birebir görüşme için randevu veriyor. Benim Amerika vizem olduğu için görüşmeye çağrılmadım. Bu da bana vize cevabı için zaman kazandırdı. Sonrasında 2 gün içinde vize başvurum onaylandı. Artık gitmek için benim de tek yapmam gerek bavulumu hazırlamaktı:)
2 Mayıs Çarşamba günü Beliz'le Ankara'dan İstanbul'a yola çıktık. İstanbul'a varınca annemin evine geçtik hemen. Geceyi yarım yamalak uyuyarak geçirdikten sonra saat 5'te Atatürk Havalimanı'na doğru yola çıktık. Roma uçağımız 8:15'teydi.
İki saat 15 dakika süren yolculuktan sonra saat 10:30 gibi Roma Fiumicino havalimanına indik. Türkiye ile bir saat fark olduğu için Roma saatiyle 9:30 sularında İtalya topraklarındaydık:)
Bu noktada size birlikte gittiğimiz gruptan bahsetmek istiyorum, çünkü evlere şenlik bir gruptuk:))) Annemle birlikte dört tane (lise arkadaşları demiştim) 80'lik, iki 50'lik (Beliz ve içlerinden birinin kızı Tebo) ve bir 44'lük (o da ben). Artık bundan sonrası siz düşünün, malum Roma tabanvay gezilecek bir şehir. Bu grupla acaba her yeri görebilecek miydik? Yeterince gezebilecek miydik? (Dipnot; tur şirketi sadece uçak ve otel rezervasyonunu yaptı, yani rehbersiz kendi başımıza geçireceğimiz dört günümüz vardı).
Bagajlarımızı aldık, kalacağımız otele gidebilirdik artık. Otele nasıl gideriz derken, havalimanın çıkışında cana yakın İtalyan arkadaşlar hemen etrafımızı sardı zaten. Biz de biriyle transfer için kişi başı 12 euroya anlaştık ve kalacağımız otele gittik.
Temiz ve antika eşyalarla dolu tam da Roma'nın tarihi yapısına uygun bir oteldi. Kahvaltı çok zengin bir açık büfe olmasa da (zaten bizdeki kahvaltı kültürü başka nerede var ki:)) gözü de mideyi de doyuracak nitelikteydi.
Bir de bu Avrupalılar'da hala taharet musluğu olmadığını hatırlatmak isterim. Odaların banyolarında bide var.
Zaten yatmadan yatmaya kullanılan otel bizim beklentilerimizi karşıladı.
Odalarımıza yerleşmeden önce resepsiyonda bizi bir sürpriz bekliyordu. O da yeni başlayan bir uygulama olan belediyenin gecelik 6 euro vergi almasıydı. Dört gece için kişi başı 24 eurocuk bayıldıktan sonra odalarımıza çıktık.
Eşyalarımızı bırakıp, hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra artık Roma'yı keşfetmeye hazırdık:)
1,50 euroya onar tane aldığımız biletler dört gün boyunca Roma'da otobüs kullanımı için yeterli oldu. Ama daha hesaplı günlük tur ve müzeleri içeren biletlerde varmış sanırım, acemiliğimize geldi. Otelin yakınındaki duraktan otobüse binip üç durak sonra Barberini'de indik.
Ara sokaklardan yürümeye başladık (Bu arada rehbersiz olarak gelsek de, teyzelerden biri Roma'ya daha önce birkaç defa geldiği için bize o rehberlik etti).
Ve bir anda kendimizi Trinita dei Monti Kilisesi'nin önünde bulduk ve aşağısı İspanyol Meydanı'ydı (Piazza Spagna).
İspanyol Merdivenleri |
İşte tam da burada yağmur başladı. Bir yandan fotoğraf çekmeye çalışıp, bir yandan da İspanyol Merdivenleri'nden meydana doğru inmeye başladık. Aman ne kalabalık, her yer turist kaynıyor. Yağmurluk ve şemsiye satanlar dibimizde, bir de her kareye giriyorlar. Neyse Roma'ya ilk hayranlığım İspanyol Merdivenleriyle başladı.
Merdivenler Francesco De Sanctis tarafından 1723-1725 yılları arasında Kral XV. Louise için tasarlanmış. Avrupanın en geniş merdivenleri olarak biliniyor. Bu merdivenlerin yapım amacı ise üst tarafta bulunan Trinita dei Monti Kilisesi'ne ulaşımı sağlamakmış. Merdivenlerin alt kısmında da Fontana della Barcaccia kayık şeklindeki Roma'nın ünlü çeşmelerinden biri yer alıyor.
Fontana della Barcaccia |
Şehrin en lüks mağazalarının bulunduğu cadde olan Via Condotti'de merdivenlerin hemen karşısındaymış. Ama bizim alış-verişle pek alakamız olmadığından bakmadık:)
135 basamak bulunan merdivenlerde oturup bir şeyler yemek veya içmek yasakmış. Yoksa belediye kızıyormuş, hatta ceza kesiyormuş. Ama istediğiniz basamakta oturup , gelip geçeni seyretmek veya biraz soluklanmak serbest:)
Meydana ismini veren İspanyol Elçiliği ve "Meryem Ananın göğe yükseliş" anıtı ve Dört Peygamber |
Uzun bir sütun üzerine yerleştirilen bronzdan Meryem Ana Heykeli'nde, her yıl 4 Aralık'ta 'Meryem Ana'nın Göğe Yükselişi' törenleri yapılıyormuş. Törene Papa ve İspanya'nıın üst düzeyinden bir çok insan katılıyormuş. Bir vinç yardımıyla Meryem Ana'nıın koluna yerleştirilen çiçekli çelenk bir yıl boyunca orada kalıyormuş.
Bir yandan çiseleyen yağmur, bir yandan kalabalık, tabii yol yorgunu gruptan mırıltılar başladı, yorulmuşlardı. Etrafı doğru dürüst gezemeden ilk gördüğümüz yere oturduk (Fashion it). Hemen kahveler söylendi, Beliz'le biz de bir tiramisu paylaştık kahvemizin yanında. Biraz dinlendikten sonra kalktık. O ara silinmiş, nereden nereye yürüdük de kendimizi ana caddede bulduk hatırlamıyorum. Aaa saat daha 15:00 bi baktım bunlar otobüs durağına gidiyor, binip gidecekler otele. Neyse ki Beliz 7 ay önce gelmişti Roma'ya, iyi kötü aşina etrafa, elimizde haritamız, cebimizde otobüs biletimiz, otelin olduğu durağı da biliyoruz, bize müsaade deyip gruptan ayrıldık. Onlar otele döndü, biz ara sokaklara daldık.
Roma'nın belli başlı gidilecek yerleri kadar ara sokakları da bir başka güzel. Nereye baksanız bir heykel, binalarda rölyefler, meydanlarda çeşmeler. Her yerin fotoğrafını çekmek istiyor insan.
Genel olarak pizza, makarna, spagetti ve türevleri 8-12 euro civarında. Su 3-3,5, şarap (kadeh) 3-5 euro, kahve fiyatları ise 2-3 euro gibi. Eğer alış-verişte veya yeme-içmede tl'ye çevirme yaparsanız çok pahalıya geliyor. Hiç çevirmeden, günlük limitiniz euro olarak belirlerseniz seyahatiniz çok daha keyifli geçecektir. Zira her şeyi hesaplamaya kalkarsanız, ya aç kalırsınız ya da almak isteyip de alamadığınız şeyler aklınızda kalır ve geri dönersiniz.
Karnımızı doyurduk, enerjimizi topladık, kaldığımız yerden gezmeye devam edebilirdik artık.
Hedefimiz Trevi. Bizim gibi dolana dolana gitmek istemezseniz İspanyol Merdivenleri ile Trevi Çeşmesi arası 10 dakika yürüme mesafesi.
Hep hayalimdi Aşk Çeşmesi'ni görmek :)))) Yaklaştıkça önce sesi geliyor suyun, insanı etkisi altına almaya başlıyor. Sanki kendine doğru çekiyor ve bir anda bakıyorsun tüm heybetiyle karşında duruyor Fontana di Trevi :)))
Fontana di Trevi - Trevi Çeşmesi (Aşk Çeşmesi) - Trevi Fountain
Çeşmenin adının, İtalyanca'da üç yol anlamına gelen Tre Vie kelimelerinden türediği söyleniyor. Bir başka rivayete göre de Roma İmparatorluğu döneminde askerlere su kaynağı olarak burayı gösteren bakire Trivia'dan aldığı söyleniyor.
Poli Sarayı'nın duvarlarından birinde olan çeşme, Papa XII. Clement'in isteği üzerine 1732 yılında heykeltıraş Nicola Salvi tarafından yapılmaya başlamış. Bir çok sanatçının desteğiyle yapımı 30 yıl kadar sürmüş. 1751 yılında Salvi'nin ölümünden sonra çeşmeyi Giuseppe Pannini bitirmiş. Barok ve klasik mimarinin karışımı olan çeşmede bir çok heykel bulunmakta. Ortada deniz kabuğuna binmiş okyanus tanrısı Neptün, sağında şaha kalkmış atın dizginlerini tutan bir triton, sol tarafında sakin olan atın dizginlerini tutan bir triton. Duvar kısmındaki sepetli tanrıça figürü bereketi, yılanlı tanrıça figürü de sağlığı simgeliyormuş.
Çeşmeye sırtınızı dönüp havuza sol elle sağ omuzunuzun üstünden para atmak da çok yaygın bir gelenek. İnanışa göre bu eylemi yapar iseniz Roma'ya tekrar gelirmişsiniz. Ben de bir daha Roma'ya gelebilmek için dilekte bulundum tabii:)))
Fontana di Trevi |
Trevi gerçekten büyüleyici bir yapı. Veya benim hayalim olduğu için çok büyülendim bilemiyorum ama çeşmeye göre meydanı daha büyük hayal etmiştim. Meğer geniş bir meydan değilmiş. Belki de çok kalabalık olduğu için bana öyle geldi. Sanırım orada epey vakit geçirdik. Herkes gibi biz de Trevi'yi kalabalığa rağmen fotoğraflamaya ve önünde bi boşluk bulup poz vermeye çalıştık.
Ayrılmak istemesek te artık yorulmuştuk. Roma'daki ilk günümüzü 13.861 adımla tamamladık. Porta Pia'ya giden otobüse bindik ve otele döndük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder